24 Eylül 2009 Perşembe

... ARMA'YA ...



İSYAN'ınla büyüdük, biz hiç "ONLAR" gibi olmadık. olamazdık zaten, böyle bir lüksümüz yoktu seni severken. "SEN" öğrettin bize inatçı olmayı, boyun eğmemeyi, dik durmayı. ne olursa olsun sonu, karanlıkların birgün mutlaka aydınlatılabileceğini.gerekirse kendimizi de katıp bu deliler kervanına, bir semti, bir şehri, bir ülkeyi, bir hayatı yakabilmeyi sen öğrettin bize.
sevdim, senin dışında sevebildiğim şeyler de oldu. vapurda martılara gevrek atmayı sevdim, bir izmir güzelinin deniz kokan saçlarını, "bilader"lerimle bira yudumlamayı sevdim. susayıp su içmeyi, acıkıp boyoz yemeyi, bornovayı, hatayı, güzelyalıyı, tenekeliyi, kaleyi, murtekeyi sevdim.birkaç kötü alışkanlığı dışında ben hayatı sevdim.belki daha önce karşılaşsaydık hayatı seçerdim, ama ben ilk seni sevdim! üzerine yıllarca düşününce anladım; sadece seni sevebildim bu kadar. hiç ihtiyaç duymadım devşirme sevgilere, sen en kutsal sevdalara, en ruhani davalara olanca sadeliğinle ama bir o kadar azametinle kafa tutarken. bir türk filminde kadir abimizin üstündeki forma, tanımadığım bir gencin boynundaki atkı, yabancı bir şehrin kıytırık bir duvarındaki "GÖZTEPE" yazısı hep seninle kucaklaştırdı beni.ayrılığın sevenler için değil, sevemeyenler için olduğunu sen öğrettin bana. ben senden bir saniye bile ayrılamadım.gittiğim her yere seni de götürdüm bilmeden. kavga ettim, kapıştım, yara verdim, yara aldım, ama hiç ağırlık olmadı nasılsa o en ağır aşk. yangınlar çıksın,depremler olsun, sel alsın bu dünyayı, yeter ki sana birşey olmasın ey beni benden eden, gözlerimi "sarı"yla "kırmızı"ya bürüyen sebepsiz sevdam,kutsal davam,ARMAM!


her zaman vardık, hep yanındaydık,
en kötü gününde sana inandık
bir taş olsaydı, çatlardı inan,
herşeye rağmen büyüyor sevdan...