13 Temmuz 2009 Pazartesi

... YİNE KONUŞMACA! ...


Dünya tanıyacak
Barış Yengiloğlu ÖZEL RÖPORTAJ

Onun eli değdi, amatöre kadar düşen Göztepe, 8 yıl sonra şampiyonluk kupası kaldırdı. Başkan çok büyük düşünüyor: İzmir’in efsane takımını ‘küresel marka’ya dönüştüreceğiz
Göztepe’ye yatırım yaparken Göztepe ismi ve taraftarın coşkusundan etkilendik. Amatör ligdeki maçlara bile 10 bin kişi giden yürekli taraftarın duruşu ve spora olan tutkusu, heyecan verici Göztepe, İzmirlilere, nihayetinde Türk Milletine bırakacağımız bir mirastır. Bulunduğumuz noktadan daha yukarılara çıkmak, bizim için tarihi bir görev ve sorumluluktur Biz inandığımız yolda, Göztepe için yaptığımız hiçbir harcamayı gider olarak görmüyoruz. Spor Kompleksi’ni kuracağımız alan konusunda sıkıntı yaşıyoruz,ama bunları aşacağız Camiamızın, derneğimiz çatısı altında bütünleşmesi için elimizden geleni yapacağız. Göztepe’yi sevenlerle el ele verip hedefe koşacağız. Tüm amatör branşlarımız canlanacakTürkiye’nin, Avrupa kupalarındaki en başarılı takımlarından biri... UEFA Kupası’nda yarı final oynamış şanlı Göztepe... Son yıllardaki çöküşüyle, amatör kümeye kadar gerileyen, sevenlerini kahreden sarı kırmızılılar, Altınbaş Holding’le adeta küllerinden doğdu... Camia yeniden tutkulu, heyecanlı. Hedef büyük, bir o kadar da iddialı: İki yıl sonra Süper Lig... Başkan İnan Altınbaş uzun süren sessizliğini bozdu, Göztepe’ye neden talip olduklarını, projelerini Milliyet EGE’ye anlattı. İşte camianın yüreğine su serpen görüşleri... Türkiye’de bir çok kulüp varken neden Göztepe’yi seçtiniz?- Göztepe’nin TMSF tarafından satışa çıkarıldığını öğrendiğimizde, öncelikle Türk sporuna hizmet etme imkanına ulaşacağımızı düşündük. Hiç kuşku yok ki Göztepe böyle bir ilgi ve önemi en çok hak eden kurumlardan biri. Göztepe’ye yatırım yaparken, taraftarının coşkusundan da etkilendik. Amatör ligdeki maçlara bile 10 bin kişi giden bu yürekli taraftarın duruşu ve spora olan tutkusunun, kurumsal sosyal sorumluluk anlayışımızı da tetikleyen önemli bir güç olduğunu söylemeliyim. Göztepe’deki hedefleriniz neler?- Kurumsallaşma adına pek çok adım attık. Türkiye’nin önemli kurumlarında çalışmış, her biri kendi alanında başarılı isimleri, Göztepe’nin yüksek hedeflerine uygun olarak bir araya getirdik. Böylece kendi ayakları üzerinde duran, başarısını istikrarlı kılan, etki altında kalmadan yoluna devam eden, taraftarıyla bütünleşmiş, çağdaş çalışma sistemine uygun bir kulüp yarattık. Göztepe bugün, ulusal ve uluslararası alanda örnek olma yolunda hızla büyüyen, gelişen bir kurumdur. Kulübümüzü, bulunduğu noktadan yukarılara çıkarmak, bizim için tarihi bir görev ve sorumluluk olacaktır. Sadece bir spor kulübü olarak değil, tarihi, doğası ve insanıyla Göztepe’nin, İzmir’in küresel bir spor kulübü olması için çaba sarf etmekteyiz. Nasıl ki bu coğrafyaya kurduğumuz bir fabrika veya işletme gelecek nesillere bırakacağımız bir mirassa, Göztepe de İzmirliler’e, nihayetinde Türk Milleti’ne bırakacağımız bir mirastır. Bugüne kadar 10 milyon liranın üzerinde harcama yaptığınız yazılıyor. Bu doğru mu?- Paradan çok daha önemli olan, emek ve zaman harcamaktır. Bunu da çok büyük bir özveriyle, azim ve şevkle harcadık. Kurumsallaşma, sadece para harcanarak yaratılabilecek bir özellik olsaydı, sanıyorum dünya kurumsallaşmış yapılarla dolu olur ve hiçbir sorunumuz olmazdı. Ancak hepimiz biliyoruz ki doğru insan kaynağı, yeteri kadar zaman ve üstlendiğimiz işin hakkını verecek kadar emek harcanmadıkça, başarı ortaya çıkmıyor. Hedefimiz, Göztepe’mizi kurumsal şekilde yönetilen, şeffaf ve kamuoyuna hesap verebilir bir spor kulübü haline getirebilmek. Yukarıda da belirttiğim gibi kurumsal sosyal sorumluluk anlayışımız gereği, Türk Sporu’na hizmet etmek ve örnek bir kulüp oluşturmak için bu yatırımı gerçekleştirdik. Biz bu yolda yaptığımız hiçbir harcamayı gider olarak görmüyoruz. Bu nedenle rakamlar telaffuz etmek yerine, hedeflerimizi, planlarımızı konuşmayı daha doğru buluyoruz Yatırımcı bir işadamı olarak Göztepe’yi almaktan memnun musunuz? Hiç pişman olduğunuz oldu mu?- Bugün Türkiye’nin önde gelen uluslararası yatırımcılarından biri olduysak hiç kuşku yok ki bu başarının altında her zaman öncü olma anlayışımız yatmaktadır. Diğer bütün yatırımlarımızda olduğu gibi, Göztepe’ye talip olmadan önce detaylı bir çalışma yürüttük. Bütün bu titiz değerlendirmelerin ardından ortak akıl üreterek, bu yatırım kararını aldık. Göztepe 8 yıl aradan sonra 50 takımlı 3. Lig’in şampiyonu oldu. 2. Lig’e yükselerek, haklılığımızı ortaya çıkardı. Tesisleşmede gelinen son nokta nedir? Bu konuda destek var mı?- Projemizi hazırladık. Uzun bir süredir yer arayışımız sürmekte. Ancak henüz uygun bir yer bulamadık. İzmir’in, Türkiye’nin en hızlı büyüyen kentlerinden biri olması nedeniyle Göztepe Spor Kompleksi’ni kuracağımız alan konusunda sıkıntı yaşanıyor. Ama bunları önümüzdeki dönemlerde aşacağımıza inanıyoruz. Kulübü İstanbul’dan idare etmek zor olmuyor mu?- Artık bilişim çağında yaşıyoruz. Bugüne kadar bir zorluk yaşamadık. Yönetim kurulunda yer alan üyelerimiz İzmir’de işlerin başında. Aylık toplantılar yapıyoruz. Her hafta düzenli olarak kulüple ilgili raporları alıyorum. Günlük bilgi akışı kesintisiz sürüyor. Kısacası İzmir’deki her gelişmeden haberimiz var.Göztepe bir spor kulübüdür her zaman da öyle kalacak... Dernek yapılanması konusunda ne düşünüyorsunuz?- Bir kere şunun bilinmesini isterim: Biz; İzmir’in yetiştirdiği değerli işadamlarının ve iyi günde kötü günde kulübümüzü bir gün bile yalnız bırakmayan taraftarımızın bütünleşmesi, tek çatı altında toplanması gerektiğine inanıyoruz. Bu da elbette dernek çatısı altında olmalı. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Amatör branşlarla ilgili kamuoyunda sıkıntılar var. Voleybol Şubesi’nin kapatılması, Hentbol Şubesi’ne yaklaşımın sınırlı olması gibi. Düşünceleriniz neler? Göztepe sadece futbol kulübü mü olacak?- Göztepe bir spor kulübüdür ve öyle kalacak. Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın. Bizim şu anki tek düşüncemiz lokomotif olarak kabul ettiğimiz futbolu kurumsal bir yapıya kavuşturmak. Holdingden bağımsız olarak, kendi ayakları üzerinde durur hale getirmek, güçlü bir finansal yapıya kavuşmasını sağlamak. Bu kimliği tam olarak kazandırmamızın ardından buradaki kaynağı salon sporlarına aktaracağız ve gerekli çalışmaları yapacağız. Her zaman söylüyoruz, biz sponsorlara açığız. Bugün dünya spor kulüplerini de incelediğinizde sponsorluk katkılarının genelde salon sporlarında ağırlık kazandığını görürsünüz. Bu ülkemiz için de geçerli. Bizimle böyle bir çalışma içerisine girecek kurum ve kuruluşlarla her zaman görüşmeye hazırız. Kulübün lisanslı ürünlerinin satıldığı Gozza markası ile ilgili hedefleriniz nedir?- ‘Gozza’, takım sporları spor giyim ve taraftar ürünleri satan, hızla büyüyen, kısa sürede aranan ve talep gören uluslararası bir marka oldu. Sadece lisanslı Göztepe sportif ürünlerini değil, diğer futbol kulüplerinin yarışmacı takımlarının ve storelarının da ihtiyaçlarını karşılıyor. Kulüp store satışlarında dört büyükler arasına giren Gozza’da amacımız bir dünya markası olmasıdır.




11 Temmuz 2009 Cumartesi

ne oluyor orda?

İzliyorum. Sadece izliyorum. Göreve geldikleri ilk günden beri profesyonel yönetim kadroları oluşturmakla, bir kulüp için olmazsa olmazları gerçekleştirmekle, verdiği sözlerle, vaatlerle övünen yönetimin ve Sayın İmam Altınbaş’ın başarısı ortada. Vekalet yönetimini bir kenara bıraksam, transfer görüşmesi için İstanbul’daki holding merkezinden randevu alamayan teknik direktörü, başarı ve köklü kulüp felsefesi yönünden düşünülünce ancak torunumuz olabilecek bir kulübün pilot takımı olma yönündeki gidişatı, yine bu torun kulübün eski bir yöneticisi olan bir şahsın taraftarla ve kulüp yönetimiyle yaşadığı “ben” merkezli gerilimleri ve görev aldığı GÖZTEPE’mize hiç mi hiç yakışmayan bazı açıklamalarını nereye sığdıralım? Kamp dönemize çok az bir süre kala transferdeki beceriksizlik ortada. Sözüm ona aceleci davranmıyorlar. Neymiş toz duman transfer piyasasında taşlar yerine otursunmuş. Bu konuda hiçbir şey söylemiyorum. Çünkü bu takımın başarılı olması sizin boynunuzun borcu ve zamanı geldiğinde bu başarıyı yakalayamazsanız sizinle nerelerde nasıl hesaplaşacağımızı az çok biliyorsunuz. O yüzden içim çok rahat. Kısacası ne yapın edin bu takımı bir üst lige taşıyın. Kısa ve net! Peki diğer konular. Bol keseden salladınız futbol akademileri diye. Ben İzmir’in hiçbir köşesinde spor okullarıyla ilgili herhangi bir tanıtım, reklâm afişi, broşür, el ilanı göremiyorum. Bunun nedenini siz açıklayabilir misiniz? HAYIR! Peki benim söylememi ister misiniz? Bunun sebebi henüz profesyonel futbol takımızın bile kullanabileceği 5m2 çim sahanızın olmayışı olabilir mi? Antrenman tesislerinizin yetersizliği olabilir mi? Zaten elde var olan, ilgisizlikten değil, parasızlıktan bir çivinin çakılamadığı tesislerimizin boyanması, yenilenmesi, zaten sizin yapmanız gereken işlerdi. Sizin yerinize kim gelse bunu yapacaktı. Peki sizin farkınız nerde? Tüm bunları tartışırken stad projesi geldi aklıma. Sizin bir de stad sözünüz vardı. Öyle ya, Real Madrid’i Bernabéu da yeneriz belki ama o rövanş maçında alsancağa sığamayabiliriz! Zaten büyük ihtimal Altay a peşkeş çekilen tarihi stadın zemini bozuk olur ve o maçta Atatürk’te oynanır. Neyse, böyle düşününce dert edilecek bir durumun olmadığını anladım. Gozza. Bizim markamız. Öz değerlerimizden çıkan, bizi gururlandıran, bütün Göztepelilerin cümle aleme göğsü kabararak anlattığı, “biz kendi ürünlerimizi yapıyoruz artık darısı size Bizanslılar “ dedirten oluşum. Peki soru şu: hangi GÖZTEPE’li stora gidip alış veriş yaptığında aldığı tüm ürünler içine siniyor? Beğenerek aldığınız 3 ürün gösterin? Ürünlerimizin bir çoğu tasarım yönünden sallapati, aceleci davranılmış, esnaflık tabiriyle daya gitsin mantığıyla düzenlenmiş. GÖZTEPE T.V. de bizim evde çekmiyor ayrıca, izleyebilen var mı?
Şimdi gelelim GÖZTEPE taraftarına. Amatörde bile taraftar sayısını arttırabilen kaç kulüp var dünyada? Bence tek! Süper lig takımları 1 liraya bilet satıp, taraftar sıkıntısı çekerken, bu taraftar 3. lig maçını 10 liraya izliyor. Ve siz ey profesyonel yönetim, bilet fiyatlarında damping sloganıyla başladığınız kampanyada bilet fiyatlarında alaycı! İndirimlere gidiyorsunuz. Deplasmanlarda 80 yıllık tarihimizle dalga geçilirken, taraftar polisin keyfi müdahalelerine maruz kalırken, teknik adamınız coplanırken, başkan vekiliniz stad dışına atılırken koruduğunuz sessizliğinizi, küfür etme ey taraftar, meşale yakma ey taraftar, kaka taraftar bak yine senin yüzünden para cezası geldi derken bozuveriyorsunuz. Deplasmanlara bir tek otobüs tahsis etmezken, kendi imkanlarıyla armasının peşinden giden taraftarlarınızı stada sokamıyorsunuz. Cefakar taraftarın kendi kendine kurduğu ve yaşattığı amatör şubelere bir takım formayı çok görüyorsunuz. Kısacası siz bugüne kadar yaptıklarınızla alkışı hak ediyorsunuz belki ama, yapamadıklarınızla o kulup binasında oturmayı hak etmiyorsunuz.
Son olarak Sayın İmam Altınbaş’a sesleniyorum yine duymayacağını bile bile. Ey İmam Altınbaş, biz bu kulübü sokakta bulmadık. Sende! Sadece parayla avucunda tutabileceğin kadar basit değil bu iş. Sevgi gerektirir,sadakat, ilgi, bilgi ve en önemlisi mesai. İstanbul’da oturup diğer daha önemli! İşlerden arta kalan zamanını ayırarak başarılı olamazsın. Sadece istemek yetmez. Biraz da mücadele etmek lazım. Biz GÖZTEPE’liler olarak lafa doyduk.geldiğin günden beri yaptığın bütün konuşmalarda tek bir metne dayalı konuştun durdun. Artık sözlerin bir anlamı, bir değeri kalmadı. Artık icraat vakti. Taraftar olarak bizim rahatsızlıklarımızla ilgili çalışmalarınız varsa çıkın anlatın, yoksa da bir an önce başlayın. Ya da biz bu kadarını yapabiliriz deyin. GÖZTEPE bir taraftar kulübüdür ve son taraftar ölene kadar sizin şahsi şirketiniz olamaz! ALAYINA İSYAN, İSYANLA GÖZTEPE!

9 Temmuz 2009 Perşembe

efsaneler ölmez...

TEKNİK DİREKTÖR: Adnan Süvari
OYUNCULAR:
Ali Artuner
Ali Çağlar
Ali İhsan Okçuoğlu
Cenap Öztezel
Ceyhan Yazar
Çağlayan Derebaşı
Ertan Öznur
Fevzi Zemzem
Güngör Çilekçiler
Gürsel Aksel
Halil Kiraz
Mehmet Aydın
Mehmet Işıkal
Mehmet Türken
Nevzat Güzelırmak
Nihat Yayöz
ADNAN SÜVARİ:
Adnan Süvari'den Bir Anı: Unutulan Lisanslar Fuar Şehirleri Kupası (UEFA)'da ilk tur maçında Marsilya'yı Halil'in attığı iki golle 2-0 yenen Göztepe'miz ikinci maç için Marsilya'ya gitti. Heyecan doruktaydı. Göztepe'miz bu maç öncesinde avantajlı olsa da Adnan Süvari oldukça heyecanlıydı. Marsilya çok iyi bir takımdı. Onlarla baş etmek gerçekten çok zordu. Uykusu kaçan Süvari, gece geç saatlere kadar Antrenör Ahmet Cücen ile sohbet edip üstündeki heyecanı atmak ister. Bir gün sonra kahvaltı yapıldıktan sonra Süvari en önde Göztepe takımı maçın oynanacağı stada doğru yola çıkar. Ama bir şeyler eksiktir. Süvari, iyice kendisini kontrol eder ama eksik yok. Tam stada girileceği sırada Süvari, takımın lisanslarının kendisinde olmadığını farkeder ve sorar: "Lisanslar kimde?" Kimseden ses çıkmaz. Herkes şoktadır. Maçın başlamasına neredeyse bir saat var. Süvari hemen otobüsten iner ve Marsilya Emniyet Müdürü'nün yanına gider durumu anlatır. Süvari, emniyet müdürüyle birlikte otele gider ve lisansları bulur gelir. Heyecan dolu bakışlarla maçın hazırlıklarını yapan futbolcular Süvari'yi görünce rahatlar. Süvari, nefes nefesedir. Maçtan önce futbolcularına şunu söyler: "Arkadaşlar, bu maçta yenilebiliriz. Ama sizler yüreğinizi ortaya koyun ve oynayın. İsterseniz 5 gol yiyin ama biliyorum ki Allah yanımızda turu geçeceğiz" der. Göztepe oldukça zorlu mücadelenin sonunda rakibine 2-0 yenilir. İş kuralara kalır. Maçın hakemi sorar, "Yazı mı, tura mı?" Gürsel Aksel arkadaşlarına danışıp, "tura" der. Hakemin parmaklarından fırlayan para dönerek süzüldüğünde teknik heyet ve futbolcularımızın kalpleri gümbür gümbür atmaktadır. Para yere düşer ve Göztepeli futbolcularımız havaya fırlar. Göztepe ikinci turdadır
ALİ ARTUNER : Artuner'in başarıları yazmak ve anlatmakla bitmez. O Türk futbolunun efsane futbolcularından birisi. O Göztepe'mizin altyapısından yetişip de en fazla Milli Takım'da kaptanlık yapan tek Egeli. Milli Takım'da büyük başarılara imza atan Turgay Şeren gibi bir kaleciyi kenarda bıraktıran bir kaleci. Artuner, Avrupa Kupaları'nda çeyrek ve yarı final oynama, iki Türkiye Kupası, bir Cumhurbaşkanlığı Kupası, Ordu Milli Takım'da dünya şyampiyonluğu kazanma başarılarını yaşadı. "Göztepe'de 1.Lig'de şampiyon olamadık ama sanki şampiyon olmuş kadar güzel günler yaşadık." diyen Ali Artuner, bakın neler söylemiş neler: "Biz efsane takım olarak İstanbul egemenliğine meydan okuduk. Üç büyükleri bize karşı savunma oynattık. Avrupa'ya açıldık. Bu kadroyla öyle büyük başarılar kazandık ki İstanbul basınını İzmir'e getirttik. Büyük takımların transfer pazarı olduk. İsmimizi Milli Takım'a kazıdık. Hepsinden önemlisi üç büyüklerin ve bir çok Avrupa takımının transfer tekliflerini geri çevirerek, o muhteşem birlikteliği sağladık ve tarih yazdık. Kimileri para kazandı ama biz itibar kazandık
ALİ ÇAĞLAR:
Ali Çağlar'dan Bir Anı: Gol Krallığı Göztepe, yine bir Vefa maçı oynuyor. Ligin son haftası. Küçük Ali'nin 12, Ogün Altıparmak'ın 15 golü var. Ali kafaya koymuş. Gol kralı olacak. Çağlar, ertesi günkü maçta süper bir oyun sergiliyor. Önce birinci, ardından ikinci ve sonra üçüncü golünü atıyor. Dördüncü gol için pozisyona giriyor ama tam o sırada Vefalı futbolcu. Ali Çağlar'ı ceza alanı içerisinde yere indiriyor. Hakem penaltı noktasını gösteriyor. Ali Çağlar, mutluluktan uçuyor. Dördüncü golü atacak ve Ogün Altıparmak'ı geçecek, kral olacak. Ali, hemen Gürsel Aksel'in yanına gider ve "Ağabey, bu penaltıyı ben atayım" der. Gürsel Aksel, sinirlenerek Ali'ye şunu söyler: "Bizde prensipler vardır. Prensiplerden asla vazgeçilmez. Bizde penaltıları Çağlayan ağabeyin atar" der. Ali başını önüne eğer ve gider. Çağlayan, penaltıyı gole çevirir. Çağlar o gün ile ilgili olarak şunu söylüyor: "Göztepe'de kişilerin değil, takımın ne kadar önemli olduğunu, efsane takımda taşların nasıl yerine oturtulduğunu, prensiplerden asla vazgeçilmediğini ve başarının bu nedenle elde edildiğini o gün anladım. Ogün Altıparmak 16 golle gol kralı oldu, ben 15 golde kaldım. Ama inanın hiç üzülmüyorum. Çünkü, o gün Gürsel ağabeyden aldığım ders benim için çok daha önemliydi. 1977-78 sezonunda 17 golle gol kralı oldum. O mutluluğu da daha sonra yaşadım."
ALİ İHSAN OKÇUOĞLU
Ali İhsan'dan Bir Anı: Hakemin Büyük Gafı Tozluk indirilecek Ali İhsan Okçuoğlu, inatçılığının yanı sıra oyun içindeki hareketleriyle de dikkat çekerdi. Örneğin, maça başlarken mutlaka tozluğunu aşağı indirir, onun kendisine uğur getirdiğini sanırdı. Hakemlerin tüm uyarısına rağmen, o yine tozluğunu mutlaka indirirdi. Yıl 1968. İzmir'de Eskişehir ile oynanan gece maçında rakip takımdan biri gelir ve Ali İhsan'ın ayağına tekme atar. Buna sinirlenen Ali İhsan, rakip oyuncuya yumruğu yapıştırır. Eskişehirli futbolcu yerde kıvranırken maçın hakemi Ali İhsan'a çok benzeyen Halil Kiraz'ı yanına çağırır ve kırmızı kartı gösterir. Halil Kiraz, "Hocam ben vurmadım, Ali İhsan vurdu" dese de hakem "Sen vurdun" diye inat eder. Diğer futbolcuların uyarısı üzerine maçın hakemi, "Halil çaktırma, çık. Bir hata işledik. Yüzümüze vurma, rezil olacağım" der. Halil, oyun dışına çıkar Ali İhsan ise oyuna devam eder. Bu maçı da Göztepe'miz 1-0 kazanır
CENAP ÖZTEZEL
Cenap Öztezel'den Bir Anı: Namık Çırılçıplak Soyundu Otobüsle Yugoslovya'ya maça gidiyoruz. Takımın neşe kaynağı bizim Namık. Malzemeci Namık bizimle yolda iddiaya giriyor, her iddiayı kaybettiğinde üstündekileri teker teker çıkartıyordu. Namık'ın Edirne'den geçerken üzerinde hiçbir şeyi kalmadı. Hala inat etti, iddiaya girdi. Kaybetti. Otobüsü durdurduk. Bunun üzerine bizim Dursun ile Özer, Namık'ı otobüsten karın içine attılar, araba hareket etti. Namık çırılçıplak arkamızdan koşuyor, biz ağır ağır gidiyor ve gülüyorduk. Sonra insafa geldik, durduk. O günden sonra Namık, bizimle hiç iddiaya girmedi.
CEYHAN YAZAR İngiltere İle Kısa Sürede Kurulan Dostluk Yaşadığı dönem, Onun deyimiyle "En güzel" günlerdi. İşte o güzelliklerden birisi de 1967 yılında yaşandı. Ceyhan, Avrupa Kupası'nda oynadıkları Anwers maçını söyle anlatıyor: "Ülkemizi Avrupa Kupaları'nda üç takım temsil ediyordu; Fenerbahçe, Galatasaray ve Göztepe. Galatasaray ve Fenerbahçe rakiplerine 5-0 yenilmişlerdi. Türkiye'nin gözü bizdeydi. Rakibimiz Belçika şampiyonu Anwers takımıydı. Maçtan bir gün önce kaldığımız iki yıldızlı otelden çıktık ve gece, takım halinde Brüksel sokaklarında dolaştık. Yolda, son Dünya Kupası şampiyonu İngiltere Milli Takımı'nı gördük. Onlar da bizim gibi dolaşıyordu. İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı Winter Boccom, Adnan Süvari'yi görünce hemen onun yanına geldi ve sohbet etmeye başladı. Tahsil için daha önce İngiltere'de bulunan Süvari ile çok eski dostlukları varmış. Onlar konuşurken, bizler de İngilizler'in dünyaca ünlü futbolcuları Baby ve Jackie Charlton kardeşler, Allon Baalv, Baby More ve Banks gibi futbolcularla tanışma fırsatı bulduk. Onlar bize, biz onlara rozet ve bayraklar verdik, birbirimize başarı dileğinde bulunduk. Süvari daha sonra Kafile Başkanı Muhittin Ekiz'in yanına gitti. Ben de onların konuşmalarına kulak misafiri oluyordum. Adnan Süvari, Ekiz'e "Biz de İngiltere Milli Takımı'nın kaldığı otelde kalacağız" dedi. Ekiz, "Paramız yok ki" dedi. Bunun üzerine "O zaman ben gidiyorum" dedi. Ekiz ve Nadi Baba araya girdi ve biz İngiltere Milli Takımı'nın kaldığı Brüksel Hilton Oteli'ne yerleştik. Arada çok büyük fiyat farkı vardı. İngilizlerin futbolcularıyla bol bol sohbet ettik. Onlar bize maç bileti verdiler. Kağıt oyunu oynadık. Adresler ve telefon numaraları aldık. Ertesi gün onların maçını izledik. Biz bir gün sonra oynayacaktık. Avrupa'da İlk Deplasman Galibiyeti Ve o an geldi. 5 dakika kala Adnan Hoca konuşma yapardı. Yapmadı. İkinci sinyal geldi, yine konuşma yapmadı. Çıkış tüneline çıkarken yanımıza geldi ve şunu söyledi: "Sizler benim için Dünya Şampiyonu olmuş İngiltere Milli Takımı kadar kıymetlisiniz". Tüylerimiz ürperdi. Çıktık, rakibimizi Fevzi'nin iki güzel golleriyle 2-1 yendik ve Avrupa'da ilk defa deplasmandan galibiyetle Türkiye'ye döndük.
ÇAĞLAYAN DEREBAŞI
Çağlayan Derebaşı'ndan Bir Anı: Kaçan Penaltı "Soğukkanlı olmam nedeniyle arkadaşlar genelde penaltıları bana attırıyorlardı. İdmanlarda bol bol penaltı çalışması yapardım. İdmanlarda dahi penaltı kaçırdığım pek görünmezdi. Topla çok iyi konsantre olur, kaleciyi bakışlarımla aldatırdım. Bir gün Altınordu ile oynuyoruz, Alsancak Stadı'nda. Bizim için çok önemli bir maç. Mutlaka kazanmamız gerekiyor. Maçın sonlarına doğru bir penaltı kazandık. Herkes yine bana döndü. Gürsel Ağabey ile Nevzat Güzelırmak, yanıma geldiler ve bana dönerek "Bu penaltıyı kaçırırsan yanarız. Bu maçı mutlaka kazanmamız lazım" dedi. Onların heyecanı beni de etkiledi. Ve hayatımda ilk defa penaltı kaçırdım. O maçı kazanamadık. Arkadaşlarım maç sonunda eve geldiler, teselli etmeye çalıştılar."
ERTAN ÖZNUR
Ertan Öznur'dan Bir Anı: Ağlayan Soydaşımızı Hiç Unutmadık 1963 yılında Göztepe'miz ilk Avrupa seferine çıkıyordu. Ancak, yönetim maddi çıkmaz içerisindeydi. Para yoktu. O nedenle uçakla seyahat gerçekleşmedi. Göz-Göz'ümüz kurada Romanya'nın Petrol takımıyla eşleşti. Takım otobüsle yola çıktı. Bakın o günü Ertan nasıl anlatıyor: "O zamanlar uçak fazla kullanılmıyordu. Yönetimde maddi problemler yaşanıyordu. Otobüsle maceralı bir yolculuğa çıktık. Yolun nasıl geçtiğini bir türlü anlamadık. Bulgaristan o zamanlar kominizmin en hararetli günlerini yaşıyordu. Bulgaristan'a girdiğimizde otobüsümüzün önünde Türk bayrağı ve Göztepe flaması vardı. Soydaşlarımızın bizimle konuşması yasaktı. Bize sevgiyle bakıyorlar ama yanımıza gelemiyorlardı. Türk bayrağını gören bir soydaşımızın uzaktan bize bakıp ağladığını gördük. Ondan çok etkilendik. Yorucu bir yolculuğun ardından Romen rakibimize deplasmanda 1-0 yenildik. İkinci maçı 2-0 kazanıp tur atladık. Ama o ağlayan soydaşı hiç unutmadık.
FEVZİ ZEMZEM
Zemzem'den Bir Anı: Tacı Metin Oktay'a verdi Türk futbolunun unutulmaz golcüsü Metin Oktay, İzmirli olduğu için Fevzi Zemzem ile özel olarak ilgilenirdi. O'na golcülüğün püf noktalarını anlatırdı. O ise Oktay'ı örnek alırdı ve büyük saygı duyardı. Oktay, bir defasında gazetelere şu açıklamayı yapmıştı: "Yerime çok iyi bir golcü bırakıyorum. Gözüm açık gitmeyeceğim". Zemzem, yıllarca unutulmaz golcü Metin Oktay ile gol krallığında yarıştı. Metin Oktay'ı 1967-68 sezonunda attığı 20 golle geçti. Bir sonraki yıl usta golcüyle aynı sayıda, yani 19'ar gol attı. Ama o, "Gerçek kral Metin Oktay. Ben gencim. O futbolu bırakıyor. Benim bir daha alma şansım var." deyince, gol krallığı tacı Metin Oktay'a verildi. İşte böyle bir centilmendi Fevzi Zemzem. GÜNGÖR ÇİLEKÇİLER
Güngör Çilekçiler'den Bir Anı: Ben Ali Değil Güngör'üm Hamburg'un kupadan çekilmesiyle Göztepe'miz Avrupa Kupaları'nda yarı finale çıkan ilk takım olmuştu. Yarı final maçında Göz-Göz'ümüzün rakibi Ujpest'ti. Macar takımı Göztepe'mizi İzmir'de ilk maçta 4-1 yenmişti. Macarlar o dönemin en iyi futbolunu oynayan ekibiydi. İkinci maç öncesinde Ali Artuner, sakatlandı. Polonya Milli maçı için riske sokulmamak için kadroya alınmadı. Kaleye Güngör Çilekçiler geçecekti. Güngör o günü şöyle anlatıyor: "İnanın, o günkü maç 20-0 Ujpest lehine sona ererdi. Maç 4-0 yenilgimizle tamamlandı. Ancak, o maçta gerçekten çok iyi bir performans sergiledim. Macarların dünyaca ünlü futbolcusu Bene, iki metre önümden topa vurdu, ben kornere çeldim. Gelip beni yerden kaldırdı ve tebrik etti, yanaklarımdan öptü. Hayatımın en büyük maçını o gün oynadım. 4 gol yedim ama inanın Macar taraftarlardan alkış aldım. Macar futbolseverler tribünden bağırıyordu. "Ali, Ali, Ali" diye. Ben tribünlere gidip "Ben Ali değil, Güngör" dedim ama beni kimse duymadı.
GÜRSEL AKSEL
Gürsel Aksel'den Bir Anı: Cumhurbaşkanlığı Kupası 1969-70 sezonu. Gürsel Aksel'in allandıra, pullandıra anlattığı en büyük anılardan birisi. Göztepe'miz, Galatasaray ile Cumhurbaşkanlığı Kupası oynuyor. Maçtan önce ısınma hareketleri yapılırken Galatasaray'ın İzmirli efsane ismi Metin Oktay, Gürsel Aksel'in yanına giderek, "Size dört gol atacağız" diyor. Aksel müthiş sinirleniyor. Arkadaşlarını soyunma odasında toplayıp durumu anlatıyor ve şunları söylüyor: "Bakın arkadaşlar bu maçı mutlaka kazanacağız. Anadolu'ya bu kupayı götüren ilk kulüp olacağız. Bu maçı benim için kazanın" Göztepe sahaya çıkıyor ve süper bir oyun sergiliyor. İlk yarı 1-1 sona eriyor. İkinci yarıda adeta Göztepe fırtınası esiyor. Gürsel Aksel, ceza alanı dışından topa nefis vuruyor, top Galatasaray ağlarında. Maçın hakemi Orhan Gönül, ürküyor. Göztepe'mizin kupayı alması veya Galatasaray'ın kupayı kaybetmesinin getireceği tepkilerden korkuyor. Maçı uzattıkça uzatıyor. Ama Göztepe davaya inanmış. Maçı kazanacak. Gürsel'in pasını alan Fevzi uzatma dakikalarında topa öylesine güzel vuruyor ki, Cim-Bom adeta çimlere gömülüyor, taraftarlarımız ayağa kalkıyor. Evet, Cumhurbaşkanlığı Kupası Göztepe'mizin. Tribünlerde büyük coşku yaşanıyor. Maçtan sonra Gürsel Aksel, taraftarlardan kurtulup maçın topunu alıyor ve Galatasaraylı Metin Oktay ile diğer futbolcuların yanına yanaşarak, "Dört atarız demiştiniz. Biz size üç tane attık. Al bununla dört olsun." diyor ve takım arkadaşlarının yanına koşuyor. Ardından dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'dan Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı alıyor.
HALİL KİRAZ Bombacı Halil Halil Kiraz... Attığı şutlarla ağları yırtan, kalecileri bayıltan golleriyle adı "Bombacı Halil" olarak tarihe geçen Atletico Madrid zaferinin kahramanlarından Halil Kiraz. "Bombacı Halil" denildiği zaman, akla gelen ilk şey o meşhur, dillerden düşmeyen Atletico Madrid zaferidir. O zamanlar Avrupa Fuar Şehirleri Kupası adı altında yapılan, şimdiki adıyla "UEFA Kupası"ndaki Atletico Madrid maçı onun hayatında büyük önem taşır. İşte Halil Kiraz'ın ağzından Atletico Madrid maçı: "O zamanlar Göztepe forması giymenin, Rahmetli Gürsel Aksel'in yanında oynamanın bizim için ayrı bir yeri vardı. Hiç unutmuyorum o günü. Atletico Madrid'i 3-0 yenmemiz gerekiyordu. Bulgar hakem penaltı noktasını gösterdiğinde bu zorlu maçı kazanacağımızı o anda hissettim. Penaltıyı rahmetli Gürsel Aksel ağabeyimiz kullanacaktı. İki Kaşının Ortasına Nevzat Güzelırmak, Gürsel ağabeyin yanına yaklaşarak bir şey söyledi. Gürsel Aksel parmağıyla beni göstererek "Penaltıyı sen kullan" dedi. Sonra Nevzat yanıma geldi ve "Ne sağa, ne sola. Kalecinin iki kaşının arasını nişan al" deyince ben de "Kolaysa gel de sen at" dedim. Alsancak Stadı'nda kendi nefesimi duyar gibiydim. Hayatım boyunca penaltı kullanmamıştım. Nasıl bu görevi bana verirler diye düşünüyordum. Bütün gücümü toplayıp Nevzat'ın dediği gibi kalecinin üstüne nişan aldım, şut öyle sert gitti ki, top ağları yırtarak dışarı çıktı. Daha sonra ikinci golü Gürsel ağabey attı. Rakibimiz 9 kişi kalınca şansımız da arttı. 88. dakikada yaklaşık 30 metreden sol çaprazdan kaleye öyle sert ve hesaplayarak vurdum ki, top benim dahil kimsenin inanamayacağı güzellikte ağlara gitti." Halil Kiraz, "O zamanlar üç büyükler bize savunma oynarlardı. Onlara üç büyük, bize tek büyük derlerdi." diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: "Kadromuzdaki 11 kişinin 11'i de milli takımdaydı. Tek idealim 1.Lig'de şampiyonluktu." MEHMET AYDIN
Mehmet Aydın'dan Bir Anı: Türkiye Kupası Macerası Türkiye Kupası'da oynanan Ankara Demirspor maçı Mehmet Aydın'ın hayatında önemli bir yer taşıyan maçtı. İlk maçı Göztepe'miz Ankara'da 3-1 kaybetmişti. Rövanş İzmir'deydi. Maçın ilk yarısı 1-0 konuk ekibin üstünlüğüyle sona erdi. Soyunma odasına girildi. Kimse konuşmuyordu. Alsancak Stadı zemininden merdivenlerle yukarı çıkarken basamaklarda Kaptan Gürsel Aksel durdu ve geriye döndü: "Durun" dedi ve ekledi: "Söyleyeceklerim var" dedi. Arkadaşlarından çıt çıkmıyordu. Gürsel devam etti: "Arkadaşlar görüyorum ki, hepiniz maçı şimdiden bitirdiniz. Tatil hesapları yapıyorsunuz. K.Mehmet, B.Mehmet ve sen Çağlayan sizlere söylüyorum. Biz 7 kişi hücum oynayacağız. Siz üç kişi defans yapacaksınız. Bize neden yardım etmiyorsunuz diye sakın tepki göstermeyin" dedi. Mehmet Turu Getirdi Sonrasını Mehmet Aydın şöyle anlatıyor: "Takım sahaya çıktı. Göztepe'miz saldırıyor, Ankara ekibi sahasından bile çıkamıyordu. Önce Fevzi, ardından Fuji, sonra yine Fevzi üst üste golleri sıraladılar. Maç 3-1 olmuştu. Gidiyor denilen maç biranda dönmüştü. Dakikalar 86'yı gösterdiğinde sağdan Ertan orta yaptı ve ben dördüncü golü yani tur golünü attım. O an öyle mutluydum ki! Sonra Bursa'yı ve finalde de Eskişehir'i yendik Türkiye Kupası'nı kazandık. Ardından Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı Fener'i yenerek müzemize götürdük. Ama o konuşmanın bizim üzerimizde gerçekten çok büyük etkisi olmuştu."
MEHMET IŞIKAL
Mehmet Işıkal'dan Bir Anı: Rakibi Kulübeye Uçurdum K.Mehmet denilince akla Göztepe'mizin Avrupa'da ilk galibiyet aldığı Belçika'nın Anvers maçı gelir. Güzel bir maç çıkartan Papi Mehmet, o günü şöyle anlatıyor: "Belçika'daki Anvers maçında sol kanatta oynayan bir siyahi futbolcuları vardı. Takımın en etkili oyuncusuydu. Bizi çok sıkıştırıyordu. Gürsel ağabey, "Aman bu adamı kaçırmayın" diyerek beni uyardı. Ben de maç sırasında Ertan ağabeyin yanına gidip, "Senden kurtuldu mu, benim üzerime yönelt" dedim. Kafaya takmıştım; onu etkisiz hale getirmeliydim. Onu durdurduk mu, maçı kazanacaktık. Neyse bir pozisyon sonrasında Ertan ağabeyden kurtuldu. Ertan ağabey onu peşinden kovalayıp üzerime doğru yöneltti. Ben de ona öyle kötü vurmuşum ki, siyahi futbolcu taç çizgisinden bizim yedek kulübesinin önüne kadar uçtu. Oyundan çıkmak zorunda kaldı. Biz de o maçı rahatlıkla kazandık."
MEHMET TÜRKEN
Mehmet Türken'den Bir Anı: Kader Penaltısı Yıl 1975. Rizespor'da iki sezon futbol oynayan Mehmet Türken, Göztepe'mize dönüş yapmıştı. Efsane takımın çoğu takımdan ayrılmıştı. Sarı-kırmızılı ekibimiz o dönemlerde çok kötü günler yaşıyorodu. Lig'de kalma mücadelesi veren Göztepe'mizin kaderi Alsancak Stadı'nda oynanan Samsunspor maçı ile belli olacaktı. Samsunspor'un ligde kalabilmesi için mutlaka yenmesi gerekiyordu, Göztepe'mize bareberlik yetiyordu. Nitekim maçın başlarında Samsunspor, golü bulunca Alsancak Stadı ölüm sessizliğine büründü. Tribünlerden ses çıkmıyordu. Herkes karamsarlığa kapılmıştı. Bir zamanlar ligde rakip tanımayan, Avrupa'da destan yazan efsane takım 2.lig kapısındaydı. O an öylesine stresli bir andı ki, futbolcular bile heyecandan top oynayamıyordu. Maçın 42. dakikasında Nihat, ceza alanı içerisinde yere indirildi ve Hakem Doğan Babacan penaltı noktasını gösterdi. O ana kadar hiç penaltı kaçırmayan Mehmet Türken topun başına gitti. Ama bu gerçekten çok ama çok zor bir penaltıydı. Penaltı kaçarsa Göztepe'miz belki de 2.Lig'e düşecekti. Kalede ise Samsunspor'un o döneme imzasını atan kalecilerinden Erdoğan vardı. Statta sanki Fuji Mehmet'in nefes alış verişi duyuluyordu. O an Fuji için geçmek bilmiyordu. Kaleci Erdoğan'ın gözlerine baktı, sağa atıyormuş gibi yapıp topu sol köşeye bıraktı ve tribünler ayağa kalktı. İşte o penaltı golüyle Göztepe'miz, ligde kalışını ilan etti.
NEVZAT GÜZELIRMAK
Güzelırmak'tan Bir Anı "Yıl 1969. Yani 1968-69 sezonuydu. Göztepe Türkiye Kupası finaline kalmış ve finalin ilk maçı için Eskişehir'e gitmiştik. Eskişehirspor, o maçta bizi 2-1 yenmişti. Maçın tek golünü de ben frikikten atmıştım. Rövanşta İzmir'e döndük. Maç 1-1'ken Çağlayan hakem tarafından oyundan atıldı. Soyunma odasına gittik. Adnan Süvari kısa bir konuşma yaptı. O sırada da Çağlayan başı önde kenarda oturuyordu. Süvari bize 'Arkadaşınız oyundan atıldı. 10 kişi kaldınız. Bu kupa Eskişehir'e gidecek olursa arkadaşınız zan altına girecek. Hepiniz birleşeceksiniz, bu arkadaşınızın eksikliğini hissettirmeyeceksiniz. Bu maçı kazanacaksınız.' dedi. İkinci yarıya o inançla çıktık. 10 kişiyle önce Fevzi'nin, sonra Nielsen'in golleriyle maçı 3-1 kazandık. Maç bittiğinde Çağlayan ağlıyordu."
NİHAT YAYÖZ
Nihat Yayöz'den Bir Anı: Bursa'dan Zor Çıktık Yıl 1968-69 sezonu. Göztepe'mizin yarı finalde rakibi Bursaspor. Sarı-kırmızılı ekibimiz İzmir'deki maçı Nihat'ın son dakikada attığı golle 1-0 kazanmıştı. İkinci maç Bursa'daydı. Çok zor bir maçtı. Bursaspor'un taraftarları oldukça fanatikti. Göztepe'mizin bu maçtan en azından beraberlikle ayrılması gerekiyordu. Sarı-kırmızılı ekibimiz ilk yarıda yenen golle yenik duruma düştü. Ancak, ateşli Bursaspor taraftarları hiç susmuyordu. Nihat: "Bana göre Bursa o maçı taraftarı yüzünden kaybetti. Taraftarlar kendi takımlarına yüklenince bize cesaret geldi." yorumunu yapıyor. Maçın son dakikaları oynanıyordu. Heyecan doruk noktadaydı. Nihat, Ertan'dan gelen topu filelere gönderdi. Kendi deyimiyle Bursa'yı, "Santrası dahi olmayan golle" yıktı. Bursa Atatürk Stadı ana-baba günüydü. Taraftarlar çılgına dönmüştü. Görevililer "Merak etmeyin, bir şey olmaz" deyip Göztepeli futbolcularımızı sahanın ortasında topladılar. Ancak, fanatik Bursasporlu taraftarlar açık tribünün tellerini yıkıp sahaya girdiler, Göztepeli futbolcularımıza saldırdılar. Sarı-kırmızılı ekibimiz canlarını zor kurtarıp soyunma odasına kendilerini zor attı. Daha sonra askeri birlikler çağırıldı. Göztepe'miz soyunma odasında mahsur kaldı. Asker Kıyafeti Giydiler Herkes "Nasıl çıkacağız" diye planlar yaparken Nihat, ortaya atıldı. "Askerlerin kıyafetini giyelim" Bu fikir herkesin kafasına yattı. Efsane takımımızın futbolcuları kendilerini kurtarmak için gelen askerlerin kıyafetini giyerek stat dışına çıktılar ve Bursa Garnizon Komutanlığı'na gittiler. Kışlada askerlerin karavanasından yemek yediler ve daha sonra yola koyuldular. Bursaspor'u son dakikada attığı golle yıkan Nihat, bu defa Galatasaray ile oynanan final maçında yine son dakikada sahneye çıktı. İzmir'deki maçta 90. dakikada Göztepe'mize galibiyeti getiren golü yine Nihat attı. İstanbul'daki maç için geriye sayım başladı. Galatasaray ilk yarıda attığı golle 1-0 öne geçti. Herkes maçın bu skorla bitip uzatmaya geçileceğini düşünürken, sahneye yine Nihat çıktı. Nihat, son dakikada bu defa Cim-Bom'u dize getirdi ve Göztepe'miz bu skorla ikinci defa Türkiye Kupası'nı müzesine götürdü.